Sakarya da 1989 Zorunlu Göç Sempozyumu düzenlendi

1989 yılında yaşanan zorunlu göçün 30. yıldönümü dolayısıyla Sakarya Balgöç Derneğinin organize ettiği ‘Göçün 30. Yıldönümü’ adı sempozyum düzenlendi.

Balgöç Başkanı Erdinç Bilaloğlu

Programa katılanlara göç belgeseli sunumu da yapıldı. Sakarya Serdivan Belediyesi Kültür Salonunda düzenlenen Sempozyumun açılışınaSakarya Valisi Ahmet Hamdi Nayir, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalı Başkanı öğretim üyesi Dr. Kader Özkan. Balkan ve Rumeli Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Zürfettin Hacıoğlu, Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyon Genel Başkanı Sabri Mutlu, Sakarya Akraba Toplulukları Federasyonu Başkanı Burhanettin Çalışkan, Balgöç Başkanı ve protokol üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldılar.Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programda göç konulu belgeselin izlenilmesinin ardından kürsüye gelen B.R.T.K Genel Başkanı Sabri Mutlu,

‘BİZ DE TRT BALKAN İSTİYORUZ’

Burada bu asimasyon sürecinin sona ermediğini anlatmak istiyorum. Sıkıntılarımız çok fazla, sadece bir konuya deinmek istiyorum. Çünkü bu konu bizim için çok önemli. Asimilasyon sürecinin sona ermediğini anlatmak istiyorum. Bugün Balkanlara gittiğinizde özellikle Bulgaristan a gititğinizide insanlarımız asimasyon sürecini canlı bir şekilrde yaşıyorlar. Nerden kaynaklandığını bunu anladığımızı şu şekilde anlatmak istiyorum. Bulgaristanda ki insanımız bugün Türkçe okumasına sahip değil. Türkçe okullar yok. Türkçeyi sadece Türk Televizonlarından veya orada eş dost, konu, komşularından öğrenmek durumunda kalıyorlar. Bu bizim için bir sıkıntı. Bunun bir an önce düzeltilmesi izin bizler bulgar hükümetinle girişim içindeyiz.

‘HABER ALMA ÖZGÜRLÜMÜZ YOK’

21. Asırda yaşıyoruz. Bir insane hiçbir haber almamaz mı dersiniz, Bulgaristan da böyle günde 10 dakika Türkçe haberler dinlenebiliyor. Bizim orada insanımız oranın kanuna saygı duyan insanlarımız ve o ülkede vergi veren insanımız dolasıyla bu haber alma özgürlüğümüzü orada mutlaka ve mutlaka elde etmemiz gerektiği düşüncesindeyiz.

‘BİZİM HÜKÜMETİMİZ DE BİZE HABER ALMA HAKKI VERMİYOR.’

‘Ankara ya giderek yetkililerle ve siyası parti iktiran ve muhalefetlede görüştük ne yazık kı Bulgaristan bize Hebar alma özgürlüğü tanımazken Türkiye de de bu imkan bizlere tanınmıyor. TRT nin bir çok yayınları var. Ancak bu yayınlar içersinde bizde TRT Balan olmasını istiyoruz. TRT Balkan olursa orada insanımız kendini görecek. Kendisi ile ilgili haberleri dinleyecek. Balkanlarda yaklaşık 10 milyon insanımız var. On milyon insanımızında bu doğal hakkıdır diye düşünüyorum.’dedi.

Ekrem Yüce,

Biz Bulgar göçmeni değiliz. Biz Bulgaristan göçmeniyiz. Diyen kardeşime okuduğu şiirle bize hatırlattığı için teşekkür ediyorum. O yürekler, balkanlar, bir taraftan Varna, bir taraftan Şumnu, Bir taraftan Deliorman, kırcaali bir taraftan Selanik, Bir taraftan Kosova, üsküp ve Karadağ, hep yüreklerimizi parçalayan yerler, Bosna, biz oraların evlatlarıyız. Biz oralarda kültür götürmüş, medeniyet götürmüş, insanlık götürmüş, oradaki insanlarımız her türlü çileye karşı göğüs germiş ve hiçbir zaman 3 şeyi hiç unutmamışlar.  Kendi tabirleriyle;  ‘Biz her türlü zulmü gördük. Osmanlının dağılmasından sonra sizler buradan çekildikten sonra bizler buralarda kaldık, biz sizlerin torunlarıyız. Ama bir şeyinizi unutmadık. 1- Dinimizi, 2-Dilimizi 3-Ülkemizi kaybetmedik’ dedi.

Ben bundan çok etkilendim diyen Başkan Yüce birde yaşlı bir teyzenin anlattığı hikayeyi paylaştı.

SAKARYA VALİSİ NAYİR, ‘GÖÇ HALA DEVAM EDİYOR’ DEDİ

‘Göç yolunda ölümler var, Göç yolunda hastalanmalar var. Öyle olmaması hepimizin arzusudur. Hepimizin dileğidir. Ama maalesef dünyanın bütün tarihinde bu vardır. Anadolu coğrafyasıda en güvenilir liman, en güvenilir bir sığınak olarak bütün insanlığı açılmış bir coğrafya olarak önümüze duruyor.

Göç hala devam ediyor dedi.

Dr. Öğretim Üyesi Kader Özlem.

Balkanlardan göçü 2 Bölümde ele alan Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalı Dr. Öğretim Üyesi Kader Özlem

CUMHURİYET ÖNCESİ GÖÇ

Birincisi ‘93 Harbi’ gerçekleşen (1877-1878- Osmanlı Rus Savaşı). Bu savaşla birlikte 515 bin kişi doğrudan doğruya muhacır durumunda. J. Makartı ifadesiyle 1.200. bin kişi yerlerinden edildiği görülüyor. 256 bin sivil hayatını kaybetmiş. Bu cephede hayatını kaybeden asker değil, cephe gerisinde siviller bunlar. Buda Rumeli Türklerinin ne denli kıyıma uğradıklarnının en temel göstergesidir bu rakamlar.

1977 den   

Mack Martiye göre (1912-1920 dönemlerinde) Yani Balkan Savaşlarının başlangıcından 1920 kadar sure zarfında 413.922 kişi muhacır olarak Osmanlı Devletine geldiği görülüyor. Yine Yazar Tefik Bıyıklıoğlu 440 bin muhacirin geldiği bilgisi vardır.

BULGARİSTAN TÜRKLERİ AİLESİNDEN GÖÇ ETMEYEN YOKTUR.

Cumhuriyet Döneminde Göç ise….

1925-1949 arasında yaşanan göç: Cumhuriyet Kurulduktan sonra M. Kemal Atatürk Bulgarıstanla bir dostuk anlaşması düzenlemiştir. Aynı gün imzalanan bir ikamet sözleşmesi vardır. 1920 yılına kadar 220 bin Türk’un Anvatan Türkiye ye geldiğini görüyoruz.

1950-1951 yılında ise daha kapsamlı bir göç yaşandığını görüyoruz Cumhuriyet döneminde. Türkiyenin natoya üyelik için oraya asker göndermesine istinaden Sovyetler Birliğinin buna tepki olarak Bulgaristan üzerinden Türkleri göçe zorlaması. 250 bin Türk’ü 3 aylık bir sure zarfında Türkiye ye alması notası veriliyor. Türkiye ise bunun uygulanamayacağını orada yaşayan Türklerin hakları bulunduğu ifade ediliyor. Bulgaristan bunda israr ediyor. Karşılık olarak Sovyetler merkezli Türkiye bu plana dirensede yine sınırları açmak durumunda kalıyor. Türkiye ne kadar karşı dursada bu dönemde 3 ay içinde 150 bin soydaşını almak zorunda kalmıştır. Bu göç Haraketi Zorunlu bir göçtür.

Sempozumda yönetici ve konuşmacı olarak yer alan Balkan ve Rumeli Konfederasyonu Başkanı Zürfettin Hacıoğlu Hiç kimsenin durup dururken doğduğu yerden başka bir yere laf olsun diye göç etmeyeceğini seyledi.

Zürfettin Hacıoğlu.

B.R.T.K Başkanı Zürfettin Hacıoğlu

‘Anavatanımıza, Türkiyemize, Yurdumuzada yaşanan gerçekleşen tüm göçler zorunlu göçlerdir, Bunu bu şekide belirtmemiz gerekir.

Ancak 93 Harbi diye tabir ettiğimiz 1877-1878 de yaşanan göç ve 1912 de yaşanan göç ve 1989 göçü zorunlu göçe yanına bir sürgün. Bir etnik temizlik yazabiliriz buraya, Çünkü; hiç kimse doğup yaşadığı ülkeyi böyle ben bir gideyimde şuraya bakayım Türkiye mi hoşuma gidiyor, başka bir ülkemi diye buraya eğer iyi yönetilmezse Avrupaya gideyim diye çıkmaz. Akraba topluluklarımız soydaşlarımız, kardeşlerimizin 2 vatanı vardır. Birisi doğup büyüdükleri ülkelerdir. Ata topraklarıdır. Birde her türlü öz vatanı olan anayurdu. Anavatını Türkiye vardır. Genel Başkanımızın belirttiği gibi Türkiye de 20 nin üzerinden porgramlar düzenlendi. Bazı derneklerimiz bilmedikleri için olacçak ki. Genel idarelerde hiç bir külfet getirmeyen bir program yapıyorlar. Ancak adını tam koymuyorlar. Bir tanesi son yüzyılın göçü diyor. Hangi son göç; Son göçün 30. Yılı diyor. Hangi son göç. Türkiye ye göç durmamış ki devamlı göç var. Neden Çünkü Türk Millet, Türk devleti her zaman mağdurun yanındadır.  Biz ülkemizde 4 milyonun üzerinde kardeşlerimizi misafir ediyoruz. Hangi göç bu. Adını koymak zorundayız. Zorurunlu göçün aslında ifadesi en hafif sozü etnik olmalı. Ben bu sözü deyince bazıları ulusal çaptaki gazeticiler, şu zulüm dediler şu. Senin adın Ahmetse adına Angel yazarsan.olmaz onun için bu başlığı söylemek ihtiyacı duydum’. dedi.

Sempozyumda 1984-1985 yıllarında Belene kampında yaşamış ve zulmu görmüş, zindanlara girmiş jivkovun etnik temizlik politiklarına tutulmuş bir Bulgaristan Türkü gasizi olan Seydali Akgün Yaşadıklarını anlatması çok dikkat çekti. O günlerde Belene kampı dünyaya kendinden kötü bir zindan olarak söz ettirmiş ve bir çok suçsuz günahsız Bulgaribtan Türkü’ünün mezarı olmuştu.

İŞTE O GAZİMİZ SEYDALİ AKGÜN ANLATIYOR.

BİRDE ORTA OKUL 6. SINIFA GİDEN ELA YILMAZ ŞİİİR ÇOK ETKİLEDİ

İşte Ela Yalmaz haykırışı, ‘Ben Bulgar göçmeni değil. Ben Bulgaristan Göçmeniyim’diyor.

PROGRAM SONUNDA

Sempozyumun hazırlanmasında katkı sağlayanlara emeği geçenlere plaket verildi.

Sakarya Valisi Ahmet Hamdi Nayır, Büşükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, Sasop Başkanı Ali Şan palakleri veren porotokol oldular.

Progrımın bitiminde Serdivan Belediye Kültür Merkezi salonunda aperitif yiyecek ve içecek ikramı yapıldı.

Değik illerden gelen Dernek Başkan ve yöneticileri günün anısına aile fotoğrafı çektirdiler.

Aile fotoğrafından sonra Serdivan Bosna Sancak Eğitim Kültür ve Spor Kulübü Derneği ziyaret edildi. Dernekte sıcak bir karşılama ile karşılaşan Dernek federasyon ve konfederasyon yöneticileri bir sure Bosna Sancaklılarla sohbet ettiler ve bir ara Bosna spor kulu başkani ile telefonla da görüşme yapıldı.

Bosna Sançak Derneğinde yapılan ziyeret ile ilgili anı defterlerine hatıra yazısı yazıldı.

Bosna Sancak Derneği yöneticileri ile birlikte günün anısına toplu fotoğraflar çekildikten sonra Sempozyuma katılanlar Sakarya dan ayrıldılar.